Çerkez Hasan Vak ası





Çerkez Hasan Vak ası ( 15 Haziran 1876)

Türkiye tarihinde 1876 yılı kadar zengin olduğu nispette karışık mühim vakalarla yüklü başka bir yıl göstermek pek de kolay değildir. Hüseyin Avni Paşa, Sultan Aziz'in Hal’inden 16 ve katlinden 11 gün 12 saat sonra öldürüldü. " Çerkez Hasan Vakası" diye tarihe geçen ve Avrupa gazetelerinde manşetten verilen olay şöyle cereyan etti:

Çerkez Hasan Bey, Çerkez İsmail Bey'in oğludur. 26 yaşında genç bir kurmay subaydır. Ablası Neş'erek lll. Kadın efendi, Sultan Aziz'in zevcesi olduğu için, Kendisi de padişahın kayın biraderi oluyordu. Neş'erek Kadın efendi den Doğan Şehzade Şevket Efendi ile Esma Sultan'ın dayısıdır. Bu yüzden, Sultan Aziz'in büyük oğlu Yusuf İzzettin Efendinin yaverliğini tayin edilmişti. Hüseyin Avni Paşa, Hal'den sonra, böyle bir şahsın İstanbul'da l. Ordu'da bulunmasını münasip görmeyerek, kendisini Merkezi Bağdat olan lV. orduya tayin etti. Bu tayinle beraber, sağ kolağası ( Kıdemli Yüzbaşı) rütbesinde olan Hasan Bey'i Binbaşı yapmayı da ihmal etmedi. Hasan Bey, delilik derecesinde Cesur olup, silah kullanmaktaki mahareti ile meşhurdu.

Hasan Bey'in ablası Neş'erek Kadın efendi, Sultan Aziz'in Hal edildiği gün, mücevher sakladığı şüphesiyle, omuzundaki şal Padişahın gözleri önünde çekilip alınarak hakarete uğramıştı. Kadın Efendi, omuzları açık olarak çok şiddetli yağmurda açık kayıkta Boğazı geçmiş ve hastalanmış, Sultan Aziz'in ölümü üzerine şok geçirerek 12 gün gün sonra, 11 Haziran'da ölmüştü. Bu vaka üzerine, Çerkez Hasan Bey, Bağdat'a gitmekten vazgeçti. Seraskerin emri üzerine, Çerkez Hasan Bey askeri Emre muhalefetten dolayı, Mahfuzan Bağdat'a yollanmak üzere Tevkif edildi. Tevkif hanede, Şurayı askeri reisi ve l. Ordu kumandanı müstakbel serasker müşir Redif Paşa'yı görmek istediğini bildirdi. Mahfuz olarak müşir'in huzuruna çıkarıldı. Son gününü serbest geçirmek istediğini söyledi ve ertesi gün Bağdat'a gideceği hakkında askeri şerefi üzerine yemin etti. Bunun üzerine redif Paşa, serbest bırakılmasını Emretti. Eniştesi( Halasının zevci) olan eski Kaptanı Derya Ateş Mehmet Paşa'nın Cibali deki konağında, halasının yanında oturuyordu, bekardı. Bu Konağa gidip tepeden tırnağa silahlandı. Üzerine 4 - 5 tabanca ile 1 kaç Kama aldı.
15 Haziran Gecesi hükumet ( Bakanlar Kurulu), fevkalade işler için, şurayı devlet reisi Mithat Paşa'nın Beyazıt'taki konağında toplanmıştı. Erkanıharp binbaşısı Çerkez Hasan Bey, Konak'tan içeri daldı. üniformalı olduğu, Esasen sarayla ilgisi malum bulunduğu için, kolayca Konağın üst katına çıktı. Bir haber getirdiği sanılmıştı. Yukarıdaki salonda sadrazam Mütercim Rüştü Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Hariciye Naziri Reşit Paşa, Şurayı Devlet Reisi ( kabineye dahil) Mithat Paşa, Bahriye Naziri Kayserili Ahmet Paşa, Maarif Nazırı Meşhur Bilgin Cevdet Paşa, Defteri Hakan'ı Naziri Yusuf paşa, Sadaret Müsteşarı( kabineye dahil) Kabzımal Zade Said Efendi, sonradan Nazır olan Amedci Çorlulu Zade Mahmut Celalettin Bey,( Paşa meşhur tarihci ve Bestekar damat Mahmut Celalettin Paşa ile bir ilgisi yok), sonradan dahiliye nazırı olan Sadaret Mektupçusu( özel kalem müdürü) Memduh Bey( Paşa), devlet nazırları olan Halet paşa, Hasan Rıza Paşa ve Şerif Hüseyin Paşa toplanmışlardı.

saat gece 10.30 da (22.30) Çerkez Hasan, elinde tabancalarından biri olduğu halde, kabinenin toplandığı salona daldı. Hemen Tabancayı Hüseyin Avni Paşa'nın üzerine boşalttı. Karnına ve göğsüne 2 kurşun yiyen diktatör, hemen can vermedi, salondan çıkıp kendini sofaya attı. Seraskerin işini bitirmeye Azimli olan Hasan Bey, onu takip ediyordu ki, arkasından Kayserili Ahmet Paşa tarafından yakalandı. Sol eldeki Kama ile ihtiyar Bahriye Nazırının parmaklarını doğrayan Hasan Bey, Sofada Avni Paşa'nın üzerine çökerek kamasını rastgele sokup çıkardı. Avni Paşa'yı öldürdükten sonra salona döndü. Hariciye nazırı Reşit Paşa yı da öldürdü. Bu sırada askerlerin merdivenleri çıktığını duyduğu için katliama devam edemedi. Yetişen askerler tarafından tevkif edildi. Ancak merdivenleri inerken, sadaret yaverlerinden Harbiye kolağası( Deniz kıdemli Yüzbaşı sı) Şükrü Bey'in ağır bir sözü üzerine, birkaç Manga askerin arasında gizlediği küçük bir Tabancayı çıkarıp onu da öldürdü.

Bu arada Mithat Paşa'nın bir uşağı ile zaptiye neferini de öldürmüş olan Çerkez Hasan Bey, Süleymaniye kışlasına götürüldü. Yaralarını tedaviye gönderilen operatöre:" Beni ya asacaklar yahut kurşuna dizeceklerdir." deyip yaralarına baktırmadı. Ertesi 16 Haziran günü sorgusu yapıldıktan sonra, Divanı harp kararıyla askerlikten ihraç edilip 16 Haziranda Beyazıt Meydanında asıldı. Milletçe bir kahraman şeklinde Telakki edildi. Mezarı sonradan ikinci Abdülhamit tarafından yaptırıldı ve kitabesini " Genç yaşında veliyu'nnimeti uğrunda Fedai Can etmiş" olduğu yazıldı.




Yorumlar

Depremde nerede durmalı?

Adım Doug Copp.

Dünyanın en tecrübeli kurtarma birimi Amerikan Uluslar arası Kurtarma Ekibi' nin kurtarma şefi ve afet olayları müdürüyüm. Bu makaledeki bilgiler bir deprem anında hayat kurtaracaktır. Devamı için

Fıkralar

Kediler İçin Kara Bir Gün

1300'lerde Avrupa 'Kara Ölüm' olarak bilinen veba salgını ilk olarak 1300'lerde Çin'de ortaya çıktı.

Kurbanların şikâyetleri ağrılar, ateş ve bulantıyla başlıyordu. İnsanların dirseklerinde ve kasıklarında mor kabarıklıklar oluşuyor ve kısa sürede yumurta büyüklüğüne ulaşıp sertleşiyordu. Bu yumurtalar patladığında içinden pis kokulu siyah bir madde fışkırıyordu ancak bu rahatlama kurban için çok geç

oluyordu. Çünkü hasta beş gün içinde ölüyordu.

Bunun bilinen bir tedavisi yoktu ve alınan hiçbir önlem işe yaramıyordu. Seksen yıl içinde hastalık Çin nüfusunu üçte bir oranında azaltmıştı. İyi işleyen ticaret yolları aracılığıyla da salgın batıya doğru, Hindistan ve Ortadoğu'ya ilerliyor, her gün binlerce insanın ölümüne neden oluyordu. Hastalığa neyin sebep olduğu bulunamıyordu. 1347'de bozkır savaşçıları bir Ceneviz şehrini kuşatıp mancınıkla hastalıktan ölmüş cesetleri şehre fırlattılar.

Böylece şehrin çoğunluğu hastalığa yakalandı. Bu cesetler toplanıp yakıldı ve ardından da gömüldü ancak hastalığın yayılması engellenemedi. Şehir mahvolduğu için Cenevizliler Sicilya'ya geri döndü ve hastalığı orada da yaydılar. Hastalık, yeni ve kendisiyle ilgili hiç bilgisi olmayan bir nüfusa yayılacaktı. Sicilya üzerinden Avrupa ve Kuzey Amerika da hastalıkla tanıştı ve milyonlarca insan öldü.

Bu salgına hastanın derisinin son aşamalarda koyu mor bir renge dönmesinden dolayı "Kara Ölüm" adı verildi. Derinin bu renge dönüşmesi, soluma sorunları yüzünden kanda oksijenin azalmasından kaynaklanıyordu. Hastalık bir kere bedene girdikten sonra o günün hiçbir tıp tekniği tedavi edemiyordu. Kara ölüm şehirlerin tümünü darmadağın ederken Avrupa uygarlığının da paniğe kapılmasına yol açtı Doktorlar salgını durdurmanın yollarını aradılar. Hastalar evlerinde karantina altına alındılar ancak hastalık yine de bir orman yangını hızıyla yayıldı. Birçok insan kara ölümün, Tanrının onlara günahkar yaşamları yüzünden gönderdiği bir ceza olduğuna inandı. Tanrının öfkesini yatıştırmak için insanlar günah keçileri aramaya koyuldu.

Bazı dindarlar Tanrının öfkesini kendi üzerlerine çekip insanları kurtarmak için kendilerini kırbaçladı. Özellikle Brüksel ve Strasburg'da bazıları olanları Musevilerin varlığına bağladı.

Bu panik döneminde binlerce insan öldü. Salgının cadılar yüzünden ortaya çıktığı da söylendi. Zararsız erkek ve kadınlar evlerinden alınıp hastalığın yayılmasını önleme amacıyla yakıldı. Kedilerin ise parlayan gözleri ve geceleri dışarıda çok dolaşmaları yüzünden bu "cadıların" büyülü hayvanları olduğu düşünülüyordu. Binlerce kedi katledildi.

Aslında Avrupalılar kedileri öldürerek salgına karşı en birinci savunma hatlarını kaybetmiş oluyorlardı. Çünkü veba salgını, öteki adıyla Yersinia Pesüs yaygın bir fare biti tarafından taşınıyordu. Ortaçağda her yer fare doluydu.

Kanalizasyon ilkeldi. Caddeler insan dışkısı, çöp ve ölü hayvan artıklarıyla doluydu. Kara veba, hastalığı taşıyan bitlerin fareler yoluyla yayılması sonucu artmıştı.

Cenevizlileri Avrupa'ya geri getiren gemide insanlarla birlikte karaya çıkan fareler hastalığı taşımışlardı. Limanda yaşayan bir sürü kedi öldürülmemiş olsaydı fareleri yiyeceklerdi ve hastalık yayılmayacaktı. Ancak bu kemirgenler kontrolsüz kaldı ve getirdikleri hastalığı korumasız binlerce eve yaydı.

14. yüzyılda salgın hastalık Avrupa'da beş kez daha baş gösterdi. Salgın sona erdiğinde nüfusun üçte birinden fazlası ölmüştü. Kediler öldürülmemiş olsaydı ölüm oranı çok daha az olurdu.


Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'ye adnan menderes zamanında "marshall yardımı" ile el attık

Rumeli hisarının yapılışı

"ERKEKLER GİBİ SAVAŞAMADIN, BARİ OTURUP KADINLAR GİBİ AĞLA"

İstiklal Savaşı'nın en küçük askeri ! Nezahet Onbaşı'nın kahramanlık öyküsü..

Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebrehe ve askerlerinin başına gelenler