Osmanlı İrlanda'ya yardım etmiş



Osmanlı İrlanda'ya yardım etmiş

1845’teki açlık yıllarında İrlanda’ya yardım eli Osmanlı’dan uzanmış.. 10 Ekim 2009
Osmanlı Devleti, İrlanda'da 1845 yılında yaşanan ve halkın büyük bir bölümünü açlıkla yüz yüze getiren kıtlık nedeniyle 1000 altın yardımda bulundu.

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, 1845'te kıtlık yaşanan İrlanda'ya Osmanlı Devletinin yaptığı maddi yardım üzerine İrlandalı asilzadeler bir teşekkür mektubu gönderdi. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığında yer alan ve Padişah Abdülmecid'e hitaben yazılan 1847 tarihli mektupta, şu ifadeler yer alıyor:

''Majesteleri Osmanlı Padişah'ı Sultan Abdülmecid Han'a,

Tanrı majestelerinden razı olsun. Biz aşağıda imzası bulunan İrlandalı asilzadeler, ileri gelenler ve tüm halk olarak, majesteleri tarafından çilekeş ve ıstıraplı İrlanda halkına gösterilmiş olan ihsan ve teveccühün cömertliğine en derin teşekkür ve minnetimizi ifade etmek ve halkımız adına İrlandalıların sıkıntılarını hafifletmek ve acılarını dindirmek için gönderilen 1000 poundluk cömert yardıma, teşekkür için müsaadenizle hürmetlerimizi sunuyoruz.

Eşine az rastlanır türde, ülkemizde ansızın ortaya çıkan kıtlık ve fakir halkın karşı karşıya kaldığı çaresizlik Allah'ın hikmetiyle takdir olunmuştur. İrlanda halkının, bu durumda kendilerini ve ailelerini açlık ve ölümden korumak adına diğer ülkelerin şefkat ve cömertliğine başvurmaktan başka seçeneği kalmamıştır. Majestelerinin bu zor durumdaki insanların yardım talebine verdiği mertçe cevap büyük Avrupa devletlerine kıymetli bir örnek olmuştur.

Bu, vaktinde yapılmış hayırlı davranış, pek çok kişiyi ferahlatmış ve ölümden kurtarmıştır. Onlar adına tekrar majestelerine minnettarlığımızı sunmak, idareniz altında bulunan ve ihsanınızda payı olan halkınızın ve ülkenizin, katlanmak zorunda kaldığımız sıkıntılardan muhafaza buyrulması dileğimizi izninizle ifade ediyoruz.''

BÜYÜK PATATES KITLIĞI

İrlanda'da 1845-1850 yılları arasında patates, kısmi ürün kaybına neden olan bir parazit istilasına uğradı.

O dönemde büyük çoğunluğu tarıma bağlı İrlanda halkının 1 milyona yakını, bunun üzerine baş gösteren kıtlık sonucu kıtlıkla ilişkili hastalıklardan hayatını kaybederken, pek çoğu da Amerika Birleşik Devletlerine göç etti.

Bu sırada İrlanda asilzadeleri de çeşitli ülkelerden İrlanda halkına yardım çağrısında bulundur.

''MUHTAÇ OLANA YARDIM OSMANLI'NIN ŞİARI...''

Konuya ilişkin AA muhabirine bilgi veren Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanı Önder Bayır, Osmanlı parasıyla 1000 altın lira değerindeki yardımın, dönemin İngiliz Büyükelçisi Mösyö Velsle kanalıyla İrlanda halkına iletildiğini aktardı.

19. yüzyılın ortalarında Avrupa'nın başka ülkelerinde de kıtlık yaşandığını belirten Bayır, Osmanlı'nın Macaristan, Hollanda, Polonya, Sumatra hatta ABD gibi ülkelere de bu tür yardımlarda bulunduğunu kaydetti.

Bayır, şöyle konuştu:

''Osmanlı İmparatorluğu'nun bir şiarı var; dünyanın neresinde kıtlık varsa özellikle geçimini ziraatla temin eden ülkelere yardımda bulunuyor. İlla ki bir yardım talebi gelmesini de beklemiyor. Koruyucu bir yapısı var. İmparatorluk olarak kendisini gerek Avrupa gerek Orta Doğu ve Afrika topraklarından mesul addediyor. Yardım ihtiyacını tespit ederse büyük devlet olmanın şiarıyla yardım ediyor. Bu yardımlar sadece maddi de olmuyor. Gerekirse askeri, gerekirse sözlü yardım ediyor. Mesela Macaristan Kralı ve İsveç Kralı Demirbaş Şarl bize sığınıyor. Fransa Kralı Fransuva, Kutsal Roma Cermen İmparatoru Şarlken'e esir düştüğünde İmparator'a 'Bu devirde kral esir almak caiz değildir. Ya kralı bırakırsın ya gerekeni yaparım' şeklinde haber gönderiyor.''

Önder Bayır, İrlanda'ya yapılan yardım sonucunda teşekkür mektubunun gönderilmesinin yanı sıra, bu yardımın anısına İrlanda'nın başkenti Dublin yakınlarındaki Drogheda adlı kentin belediye binasına da bir teşekkür plaketi asıldığını sözlerine ekledi.

Yorumlar

Depremde nerede durmalı?

Adım Doug Copp.

Dünyanın en tecrübeli kurtarma birimi Amerikan Uluslar arası Kurtarma Ekibi' nin kurtarma şefi ve afet olayları müdürüyüm. Bu makaledeki bilgiler bir deprem anında hayat kurtaracaktır. Devamı için

Fıkralar

Kediler İçin Kara Bir Gün

1300'lerde Avrupa 'Kara Ölüm' olarak bilinen veba salgını ilk olarak 1300'lerde Çin'de ortaya çıktı.

Kurbanların şikâyetleri ağrılar, ateş ve bulantıyla başlıyordu. İnsanların dirseklerinde ve kasıklarında mor kabarıklıklar oluşuyor ve kısa sürede yumurta büyüklüğüne ulaşıp sertleşiyordu. Bu yumurtalar patladığında içinden pis kokulu siyah bir madde fışkırıyordu ancak bu rahatlama kurban için çok geç

oluyordu. Çünkü hasta beş gün içinde ölüyordu.

Bunun bilinen bir tedavisi yoktu ve alınan hiçbir önlem işe yaramıyordu. Seksen yıl içinde hastalık Çin nüfusunu üçte bir oranında azaltmıştı. İyi işleyen ticaret yolları aracılığıyla da salgın batıya doğru, Hindistan ve Ortadoğu'ya ilerliyor, her gün binlerce insanın ölümüne neden oluyordu. Hastalığa neyin sebep olduğu bulunamıyordu. 1347'de bozkır savaşçıları bir Ceneviz şehrini kuşatıp mancınıkla hastalıktan ölmüş cesetleri şehre fırlattılar.

Böylece şehrin çoğunluğu hastalığa yakalandı. Bu cesetler toplanıp yakıldı ve ardından da gömüldü ancak hastalığın yayılması engellenemedi. Şehir mahvolduğu için Cenevizliler Sicilya'ya geri döndü ve hastalığı orada da yaydılar. Hastalık, yeni ve kendisiyle ilgili hiç bilgisi olmayan bir nüfusa yayılacaktı. Sicilya üzerinden Avrupa ve Kuzey Amerika da hastalıkla tanıştı ve milyonlarca insan öldü.

Bu salgına hastanın derisinin son aşamalarda koyu mor bir renge dönmesinden dolayı "Kara Ölüm" adı verildi. Derinin bu renge dönüşmesi, soluma sorunları yüzünden kanda oksijenin azalmasından kaynaklanıyordu. Hastalık bir kere bedene girdikten sonra o günün hiçbir tıp tekniği tedavi edemiyordu. Kara ölüm şehirlerin tümünü darmadağın ederken Avrupa uygarlığının da paniğe kapılmasına yol açtı Doktorlar salgını durdurmanın yollarını aradılar. Hastalar evlerinde karantina altına alındılar ancak hastalık yine de bir orman yangını hızıyla yayıldı. Birçok insan kara ölümün, Tanrının onlara günahkar yaşamları yüzünden gönderdiği bir ceza olduğuna inandı. Tanrının öfkesini yatıştırmak için insanlar günah keçileri aramaya koyuldu.

Bazı dindarlar Tanrının öfkesini kendi üzerlerine çekip insanları kurtarmak için kendilerini kırbaçladı. Özellikle Brüksel ve Strasburg'da bazıları olanları Musevilerin varlığına bağladı.

Bu panik döneminde binlerce insan öldü. Salgının cadılar yüzünden ortaya çıktığı da söylendi. Zararsız erkek ve kadınlar evlerinden alınıp hastalığın yayılmasını önleme amacıyla yakıldı. Kedilerin ise parlayan gözleri ve geceleri dışarıda çok dolaşmaları yüzünden bu "cadıların" büyülü hayvanları olduğu düşünülüyordu. Binlerce kedi katledildi.

Aslında Avrupalılar kedileri öldürerek salgına karşı en birinci savunma hatlarını kaybetmiş oluyorlardı. Çünkü veba salgını, öteki adıyla Yersinia Pesüs yaygın bir fare biti tarafından taşınıyordu. Ortaçağda her yer fare doluydu.

Kanalizasyon ilkeldi. Caddeler insan dışkısı, çöp ve ölü hayvan artıklarıyla doluydu. Kara veba, hastalığı taşıyan bitlerin fareler yoluyla yayılması sonucu artmıştı.

Cenevizlileri Avrupa'ya geri getiren gemide insanlarla birlikte karaya çıkan fareler hastalığı taşımışlardı. Limanda yaşayan bir sürü kedi öldürülmemiş olsaydı fareleri yiyeceklerdi ve hastalık yayılmayacaktı. Ancak bu kemirgenler kontrolsüz kaldı ve getirdikleri hastalığı korumasız binlerce eve yaydı.

14. yüzyılda salgın hastalık Avrupa'da beş kez daha baş gösterdi. Salgın sona erdiğinde nüfusun üçte birinden fazlası ölmüştü. Kediler öldürülmemiş olsaydı ölüm oranı çok daha az olurdu.


Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'ye adnan menderes zamanında "marshall yardımı" ile el attık

Rumeli hisarının yapılışı

Hüseyin Nihâl Atsız'ın Topal Asker şiirini yazmasına sebep olan hadise:

Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebrehe ve askerlerinin başına gelenler

"ERKEKLER GİBİ SAVAŞAMADIN, BARİ OTURUP KADINLAR GİBİ AĞLA"