Pazar hoşluğu olsun,tarihten bir yaprak sunalım..
Sivas) vilâyetinin (Divriği) kazasında, (Anzagar) isminde bir köy vardır.
(Gani Baba) isminde âlim ve fazıl bir zat, bir Bektaşi tekkesi açmıştı ve başına, kalabalık "bir' (muhip)' kütlesi toplanmıştı.
Gani Babanın şöhreti günden güne etrafa yayılıyordu. O nisbette de muhiblerinin adedi arttıkça artıyordu. Hattâ Sarı Çiçek yaylasının en hücra köşelerine çekilip Derebeyi saltanatı süren aşiret reisleri bile ona karşı büyük bir hürmet besliyorlar, vakit vakit ziyaretine geliyorlardı.
Arabkir civarında, Maraş yakınlarına kadar yayılmış meşhur (Atma) aşiretinin reisi (Battal Bey) isminde bir zat vardı. Bu zat da Gani Babanın kerametine inananlardandı.
Günün birinde, Battal Beyin koyun sürülerini bekleyen koca çoban köpeklerinden biri hastalandı. Yapılan ilâçlar fayda etmedi. Battal Bey son derecede müteessir bir halde düşünürken, birdenbire aklına (Gani Baba) geldi. Derhal hasta köpeği bir hayvanın sırtına yüklettirdi. Yanına semiz bir koyun katarak adamlarına, teslim etti.
Bunları, Baba erenlere götürün. Köpeğe, bir muska versin. Koyunu da kessin, afiyetle yesin. Bedi.
Battal Beyin adamları, köpekle koyunu tekkeye götürdüler. Gani Babaya teslim ettiler. Battal Beyin söylediklerini de söylediler.
Gani Baba, oturdu. Hemen bir muska yazdı . Köpeğin boynuna taktı. Hasta hayvanı tekrar Battal Beye yolladı.
Aradan birkaç gün geçti. Köpek tamamen iyileşti. Battal Beyin de artık keyfi yerine geldi,
Bu mesele derhal etrafa yayılmaya başladı ve Divriği kasabasında fena akisler yaptı.
Divriği kadısı bu meseleyi duyar duymaz fena halde hiddetlendi.
-Vay, zındık herif... Köpeğin boynuna muska asmış ha?... Bu dinsiz Bektaşi’nin katli |vaciptir.
Diye, bağırıp çağırmaya başladı.
Kadının taassup damarları o kadar galeyana geldi ki, dayanamadı. Hemen kağıt kaleme sarılarak:
(Burada, Gani Baba isminde bir zındık vef mülâhhid türemiştir. (Kur'anı Mübin) in âyetlerinden muskalar yazıp, köpeklerin boyunlarına takıyor... Bundan dolayı halk heyecan içindedir. Bu herifin derhal şer'an icabına bakılmazsa, çok fena neticeler husule gelecektir..) diye bir resmi tahrirat yazdı..İstanbul’a Şeyhülislam’a yolladı..O tarihte Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi idi..Bu zat da fena halde hiddetlendi..
Derhal Gani Baba’nın katline fetva vermek istedi..Fakat Sultan Hamid’in de iradesini almak için Divriği Kadısı’nın tahriratını Mabeyin Başkatibine götürdü..
Sultan Hamid, Kadı’nın tahriratını gözden geçirdi buna bir anlam veremedi..
-Derhal bir heyet gitsin.Bu meseleyi tahkik etsin..Eğer Divriği Kadısının sözleri doğruysa O Bektaşi Babası muhafaza altında İstanbul’a getirilsin..
Diye irad eyledi…
Saray adamlarından, Babıali erkanından ve Şeyhülislam tarafından intihap edilen ulemadan mürekkep bir heyet seçildi..Divriği'ye tahkikata gönderildi..
Divriği Kadısı yana yakıla meseleyi anlatı..
-Daha yeni kontrol ettirdim,muska hala köpeğin boynundaymış
Dedi..
Heyet tarafından Battal Bey’in köyüne zaptiyeler gönderildi..
Köpek getirildi..Muska hakikaten köpeğin boynundaydı..
Derhal, kaymakamın odasında bir meclis kuruldu. Evvelâ, Divriği kadısı tarafından bildirilen muskanın, köpeğin boynunda asılı olduğuna dair bir zabıt tutuldu. Sonra, büyük merak ve heyecanla açılan muska, okundu. Köpeğin boynundan çıkarılan kâğıtta, şu satırla bulunuyordu: ..
Tamah ettim, etine.
Muska verdim itine.
Tutarsa da s….me
Tutmasa da s….me..,
Kadı, fena halde bozuldu... Birkaç saniye evvel, hiddetli bir galeyanla sinirlerin gerilini olduğu oda, şimdi kahkahalarla dolmuştu. '
Mesele, heyet reisinin pek hoşuna gitti. İstanbul’a kadar avdeti beklemeyerek; neticeyi telgrafla derhal Sultan Hamide bildirdi... Ertesi gün saraydan, şu cevap geldi:
Yorumlar
Yorum Gönder