Kars madalyası Duacı Taifesi iki öküze saman vermekten acizdir




Kars madalyası


Abdülhamit, Kars muharebelerinde bulunup üstün başarı ve yararlılık gösterenlere verilmek üzere bir Kars madalyası ihdas etmişti.

Fakat sonra bu madalyayı, Kars muharebesine iştirak etmeyenler de takmaya başladılar.

Bu arada bir tanede Şeyhülislama verilmiş.Şeyhülislam da takınmaya başlamıştı.

Bunu gören Fuat Paşa ki " medeni cesaretiyle sözünü sakınmadığı için kendisi Deli Fuat Paşa" adıyla maruftur.

Göğsündeki Kars madalyasını çıkarıp takmamaya başlamıştır. Bir gün Abdülhamit Han, Paşanın göğsünde madalyayı göremeyince:

-Fuat Paşa,siz Kars madalyasını niye takmıyorsunuz.?..diye sordu Paşa:

-Efendim ben Kars Muharebesine iştirak etmedim ki madalyasını takayım.

-Nasıl olur?..

Bana inanmazsanız,Şeyhülislam'a sorunuz.Bakalım beni muharebe sahasında görmüş mü?..


Duacı Taifesi

Osmanlı Ordusu içinde birde duacı taifesi vardı. Bunlar ordunun düşmana karşı zafer kazanması için dua ederler dolayısıyla da maaş alırlardı.
Sultan İbrahim zamanında bunların sayısı 30.000 kadar olmuş ve maaşlarının tutarı da 170 yük tutar olmuştu. Bu kadar paranın fuzuli verildiğine kani olunarak bu paranın verilmemesine karar verilmişti. Bu karar dedikoduya sebep olmuştu.
-"30.000 adamın rızkını  kesmek olmaz. Bahusus ki bunlar duacıdırlar. Sonra hayır dua yerine beddua ederler."diyenler oldukça, defterdar muavini:
-"Bre efendiler,bunca zamandır,alemi fethederiz,hiç molla falanın ya da derviş filanın duasıyla falan kale zapt edildi,denildiğini duydunuz mu.Hiç böyle şey işitilmiş midir.?...
-"Bunca memalik hep yiğit ve bahadır evladı vatanın şecaat ve karamanlığı ile fethedilmiştir. Ol makule duahanın hayrı olsa kendilerine olurdu", demiştir.


iki öküze saman vermekten acizdir

1655 te kadınlar saltanatının hüküm sürdüğü, devlet ricalinin cahil ocak ağalarının elinde bulunduğu bir devirde sadrazam aranıyordu.11 yaşındaki oğluna niyabet eden Turhan Sultan Kızlar ağası Uzun Süleyman Ağa'nın reyi ile hareket ediyor ve Gürcü Mehmet Paşa'yı Sadrazam tayin etmek istiyordu. Devlet Ricali’nin ahlak ve kabiliyetlerini yakından tanıyan Mimar Kasım Ağa'nın fikri soruldukça, Turhan Sultan'a
-Behey Sultan'ım Gürcü Mehmet Paşa kulunuz, iki öküze saman vermekten acizdir. Nerde kaldı ki Sadrazam olup bu azim hizmeti ifa ede. Eğer maksat Siyavuş Paşa'yı azletmek ise ondan akıl ve sahibi rey bir kimseyi bu makam-ı aliye getirmeli ki gelen gideni aratmaya dedi.
Osmanlılarda fazilet mücadelesi

Tahsin Ünal


Yorumlar

Depremde nerede durmalı?

Adım Doug Copp.

Dünyanın en tecrübeli kurtarma birimi Amerikan Uluslar arası Kurtarma Ekibi' nin kurtarma şefi ve afet olayları müdürüyüm. Bu makaledeki bilgiler bir deprem anında hayat kurtaracaktır. Devamı için

Fıkralar

Kediler İçin Kara Bir Gün

1300'lerde Avrupa 'Kara Ölüm' olarak bilinen veba salgını ilk olarak 1300'lerde Çin'de ortaya çıktı.

Kurbanların şikâyetleri ağrılar, ateş ve bulantıyla başlıyordu. İnsanların dirseklerinde ve kasıklarında mor kabarıklıklar oluşuyor ve kısa sürede yumurta büyüklüğüne ulaşıp sertleşiyordu. Bu yumurtalar patladığında içinden pis kokulu siyah bir madde fışkırıyordu ancak bu rahatlama kurban için çok geç

oluyordu. Çünkü hasta beş gün içinde ölüyordu.

Bunun bilinen bir tedavisi yoktu ve alınan hiçbir önlem işe yaramıyordu. Seksen yıl içinde hastalık Çin nüfusunu üçte bir oranında azaltmıştı. İyi işleyen ticaret yolları aracılığıyla da salgın batıya doğru, Hindistan ve Ortadoğu'ya ilerliyor, her gün binlerce insanın ölümüne neden oluyordu. Hastalığa neyin sebep olduğu bulunamıyordu. 1347'de bozkır savaşçıları bir Ceneviz şehrini kuşatıp mancınıkla hastalıktan ölmüş cesetleri şehre fırlattılar.

Böylece şehrin çoğunluğu hastalığa yakalandı. Bu cesetler toplanıp yakıldı ve ardından da gömüldü ancak hastalığın yayılması engellenemedi. Şehir mahvolduğu için Cenevizliler Sicilya'ya geri döndü ve hastalığı orada da yaydılar. Hastalık, yeni ve kendisiyle ilgili hiç bilgisi olmayan bir nüfusa yayılacaktı. Sicilya üzerinden Avrupa ve Kuzey Amerika da hastalıkla tanıştı ve milyonlarca insan öldü.

Bu salgına hastanın derisinin son aşamalarda koyu mor bir renge dönmesinden dolayı "Kara Ölüm" adı verildi. Derinin bu renge dönüşmesi, soluma sorunları yüzünden kanda oksijenin azalmasından kaynaklanıyordu. Hastalık bir kere bedene girdikten sonra o günün hiçbir tıp tekniği tedavi edemiyordu. Kara ölüm şehirlerin tümünü darmadağın ederken Avrupa uygarlığının da paniğe kapılmasına yol açtı Doktorlar salgını durdurmanın yollarını aradılar. Hastalar evlerinde karantina altına alındılar ancak hastalık yine de bir orman yangını hızıyla yayıldı. Birçok insan kara ölümün, Tanrının onlara günahkar yaşamları yüzünden gönderdiği bir ceza olduğuna inandı. Tanrının öfkesini yatıştırmak için insanlar günah keçileri aramaya koyuldu.

Bazı dindarlar Tanrının öfkesini kendi üzerlerine çekip insanları kurtarmak için kendilerini kırbaçladı. Özellikle Brüksel ve Strasburg'da bazıları olanları Musevilerin varlığına bağladı.

Bu panik döneminde binlerce insan öldü. Salgının cadılar yüzünden ortaya çıktığı da söylendi. Zararsız erkek ve kadınlar evlerinden alınıp hastalığın yayılmasını önleme amacıyla yakıldı. Kedilerin ise parlayan gözleri ve geceleri dışarıda çok dolaşmaları yüzünden bu "cadıların" büyülü hayvanları olduğu düşünülüyordu. Binlerce kedi katledildi.

Aslında Avrupalılar kedileri öldürerek salgına karşı en birinci savunma hatlarını kaybetmiş oluyorlardı. Çünkü veba salgını, öteki adıyla Yersinia Pesüs yaygın bir fare biti tarafından taşınıyordu. Ortaçağda her yer fare doluydu.

Kanalizasyon ilkeldi. Caddeler insan dışkısı, çöp ve ölü hayvan artıklarıyla doluydu. Kara veba, hastalığı taşıyan bitlerin fareler yoluyla yayılması sonucu artmıştı.

Cenevizlileri Avrupa'ya geri getiren gemide insanlarla birlikte karaya çıkan fareler hastalığı taşımışlardı. Limanda yaşayan bir sürü kedi öldürülmemiş olsaydı fareleri yiyeceklerdi ve hastalık yayılmayacaktı. Ancak bu kemirgenler kontrolsüz kaldı ve getirdikleri hastalığı korumasız binlerce eve yaydı.

14. yüzyılda salgın hastalık Avrupa'da beş kez daha baş gösterdi. Salgın sona erdiğinde nüfusun üçte birinden fazlası ölmüştü. Kediler öldürülmemiş olsaydı ölüm oranı çok daha az olurdu.


Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'ye adnan menderes zamanında "marshall yardımı" ile el attık

Rumeli hisarının yapılışı

"ERKEKLER GİBİ SAVAŞAMADIN, BARİ OTURUP KADINLAR GİBİ AĞLA"

İstiklal Savaşı'nın en küçük askeri ! Nezahet Onbaşı'nın kahramanlık öyküsü..

Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebrehe ve askerlerinin başına gelenler