Martin Luther, Osmanlı ajanı mıydı?
Osmanlı Devleti o yıllarda, dünyanın her noktasıyla ilgilenen cihan politikası izlemektedir. İşler olup bittikten sonra düşünen değil, dünyayı olmasını istediği gibi şekillendiren devlettir. Dünyanın hiçbir meselesine, bu onların konusu nazarıyla yaklaşmaz.
Dün Milliyet'te Osman Ulagay haklı olarak, Küresel düzeni yeniden biçimlendirme mücadelesinin kızıştığı günümüzde, Katolik Kilisesi'nin oynayabileceği siyasi rolü hafife almamak gerekir. Papalık, küresel düzene egemen olmak isteyenlerin ihmal edemeyeceği bir ağırlıktır, diye yazıyordu.
Papa II. Jean Paul daha ölmeden yerine kimin geçeceği tartışmaları başlamıştı.
Ticari firmaların bile seçilecek papa konusunda lobi yaptığı düşünülürse, dünyanın şu an tartışmasız tek patronu durumundaki ABD'nin bu işte kayıtsız kalması mümkün mü?
Başkan Bush ve ekibi, dünyada ağırlığı olan siyasi (BM Başkanlığı), ekonomik (Dünya Bankası Başkanlığı), dini (yeni Katolik liderin belirlenmesi ve Ortodoks patriğinin himayesi), jeostratejik (Basra Körfezi, Ukrayna, Gürcistan, Kırgızistan ve dahası) kritik noktaları kontrol etme çabasında.
Hıristiyanlığı Türkler böldü
AVRUPALILAR'IN "Allah'ın gazabı" olarak adlandırdıkları Türk Hakanı Atilla nasıl ki Roma İmparatorluğu'nu sarsarak Bizans merkezli Ortodoks Kilisesi'nin güçlenmesini sağlamışsa, 16. Yüzyıl'da Avrupa'da gittikçe artan Fransa ve Almanya arasındaki hanedanlık tartışmalarından yararlanmak isteyen Osmanlı Devleti de, uyguladığı siyasetin sosyal ve kültürel sonuçlarıyla Avrupa'yı derinden etkilemiştir.
Nitekim kutsal Roma'nın dinî otoritesinin sarsılması ve Katolik Kilisesi'nin yanına Protestan Kilisesi'nin katılması Osmanlı'nın eseri olur. (Beşirli, M., Akademik Araştırmalar Dergisi Sayı: 9-10)
Osmanlı ne yapmıştı?
YENİ papanın belirlenmesindeki seyirci konumumuz bana, tartışmasız 3- 4 asır dünyanın en önemli küresel aktörü olan Osmanlı Devleti'ni hatırlattı.
(Donovan, Jack, Islam, US, and Yeats' Dilemma.)
Bu ortamda, Almanya'da Katolik Roma Kilisesi'nin birtakım yanlış ve katı uygulamalarına karşı ilk itiraz Martin Luther'den gelir. Onu Fransa'da Calvin ve İsviçre'de Zwingli takip eder.
Batılı bilim adamları, Osmanlı'nın politik himayesinin, Protestanlığın gelişmesine imkân sağladığını kabul eder.
(Susan R., The Promise of Postmodernism for Unitarian Universalist Theology, Journal of Liberal Religion Summer 2002)
Martin Luther, Türkler'e karşı korunabilmek için onları tanımanın lüzumuna inanır. Halka bu yönde telkinde bulunması birçok kişinin Müslüman olmasına neden olur.
Türkler'in gelmesini ve memleketi idare etmesini isteyenlerin sayısı artar. Luther, 1541'de, "Öğreniyoruz ki, Alman halkı Türkler'e açıkça azizler nazarıyla bakmaktadır.
Türkler kuvvetli ve daima muzafferdir, onların kudreti tamamıyla artıyor. Hem onlara ait dinin, hem de hayat tarzının Allah indinde makbul olduğuna inanıyorlar" der. (Bilgegil, K., Rönesans Çağı Cihan Edebiyatında Türk Takdirkarlığı, 1973)
Luther'e destek ...
ORD. Prof. İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi adlı kapsamlı eserinde, Feridun Bey'in Münşeatı'nda yer alan tarihi vesikalardan yola çıkarak, Kanuni'nin, Alman İmparatoru Şarlken'i kendi içinden vurmak amacıyla plan yaptığını, Luther'le irtibata geçtiğini, onunla yazıştığını, Papa'ya karşı mücadele başlatması durumunda Osmanlı askerinin karadan ve denizden kendisine yardım edeceğini belgeleriyle yansıtır.
Prof. Kemal Beydilli'nin Tarih ve Tabiat Vakfı Yayınlarından çıkan, 'Rönesans Papaları ve Osmanlı Münasebetleri' adlı eseri de bu konuda önemli bir kaynaktır.
Asırlarca Hıristiyan dünyanın dini liderleri İstanbul'dan belirlendi. Osmanlı arşivlerini sadece Ermeni iddialarına karşı kendimizi savunmak için değil, bir zamanlar dünyayı nasıl şekillendirdiğimizi bilmek için de gözden geçirmemiz gerekiyor.
Nitekim şu an Osmanlı arşivleri, küresel politikalar izleyen ülkelerin araştırmacılarıyla dolu.
Ne diyeyim...Silkinin, kendinize gelin.
http://www.tercuman.com.tr/v1/yazaryazi.asp?id=47
Yorumlar
Yorum Gönder