Peygamberimizin veda hutbesi

Ya öğreten, Ya Öğrenen, ya dinleyen yâda ilmi seven ol. Fakat sakın beşincisi olma;(Bunların dışında kalırsan) helak olursun.(Hadisi şerif)




 Allah'a hamd-ü senâ ederiz. O'na döneriz.
Nefislerimizin fenalıklarından ve kötü amellerimizden O'na sığınırız.
Allah'ın hidâyet ettiğini, kimse doğru yoldan çıkaramaz.
Allah'ın şaşırttığını kimse yola koyamaz.
Şehâdet ederim ki Tanrı yoktur, sadece Allah vardır!
Bir'dir, eşi ve benzeri yoktur.
Yine şehâdet ederim ki Muhammed, O'nun kulu ve Rasûlüdür.
Ey Allah'ın kulları !..
Allah'tan korkmanızı ve O'na itaat etmenizi vasiyet ederim.
Ey İnsanlar!...
Sözlerimi iyi dinleyiniz...
Çünkü bu seneden bonra bir daha sizinle burada tekrar buluşup buluşamayacağımı bilmiyorum..
Ey İnsanlar!..
Bugünün ne günü olduğunu biliyor musunuz?
Burası, Belde-i Haram'dır.(Mekke'dir)
Bugününüz nasıl mukaddes bir gün, bu ayınız nasıl mukaddes bir ay , bu şehriniz nasıl mukaddes bir şehir ise,
biliniz ki canılarınız, mallarınız, ırzlarınız da ;bu mukaddes gün, bu mukaddes ay, bu mukaddes şehir gibi yek diğerinize karşı mukaddestir. Bunlara tecavüz haramdır.

Ey Ashabım!...

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve
bugünki her hâl ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız.
Sakın benden sonra eski dalâletlere (sapıklıklara) dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız!

Ashabım ! ...

Eskiden câhiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır.
Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu Rabia'nin kan davasıdır.

Ashabım! ...

Her türlü riba (tefecilik) kaldırılmıştır.
İlk kaldırdığım riba,  Abdulmuttalib'in oğlu Abbas'ın ettiği ikrazlardır(borç vermelerdir)
Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır.
Eski cahiliyet devrinden kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır.
Borçlular, alacaklılara yalnız aldıkları parayı ödeyeceklerdir.
Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız...

Ashabım!.

Kimin yanında bir emanet varsa, onu sahibine versin.
Hediyeler, hediye ile karşılanır.
Başkalarına kefil olan, kefaletin sorumluluğunu üstüne alır.

Ey İnsanlar!

Bugün şeytan sizin topraklarınızda yeniden nüfuz ve saltanat kurmak gücünü ebedî sûrette kaybetmiştir.
Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız, onu sevindirmiş olursunuz.
Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!
Ey insanlar! ...

Kadınların haklarına riayet ediniz. Bu hususta Allah'tan korkunuz.
Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onları Allah adına söz vererek helâl edindiniz.
Sizin kadınlar üzerinde haklarınız olduğu gibi, onların da sizin üzerinizde hakları vardır.
Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız; onların aile şerefini, sizin hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir.
Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları uyarıp, sakındırabilirsiniz.
Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları,
meşru bir şekilde hertürlü yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını sağlamanızdır.
Onlar sizin haklarınıza riayet etsinler... Siz de onlara nezaketle muamele edin.
Bir kadının kocasının izni olmadıkça onun malından bir şeyi başkasına vermesi, helâl olmaz.
Kölelerinize gelince...
Onlara da yediğinizden yedirmeğe, giydiğinizden giydirmeğe çalışın.
Affedemeyeceğiniz bir hata işlerlerse kendilerine izin verin..
Fakat asla eziyet etmeyin. Çünkü onlar da Allah'ın kuludur.
Ey müminler!..
Sözümü iyi dinleyin, iyi anlayın...
Muhakkak ki Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Adem'in çocuklarısınız...
Adem ise topraktandır.
Hiç kimsenin başkaları üzerinde üstünlüğü yoktur.
Şeref ve üstünlük, ancak fazilet iledir.
Müslüman müslümanın kardeşidir.
Bütün Müslümanlar kardeştir, eşit hakka maliktir.
Din kardeşinize ait olan herhangi birşeye, bir hakka tecavüz etmek, gönül rızası ile olmadıkça, başkası için helâl olmaz.
Haksızlık yapmayın... Haksızlığa da boyun eğmeyin.
Ahalinin haklarını gasp etmeyin.Sakın benden sonra kâfirlerin yaptığı gibi birbirinizle boğuşmayın..
Ey Müminler!

Size bir emanet bırakıyorum..Siz ona sıkı sarıldıkça, yolunuzu şaşırmazsınız.
O emanet de Allah'ın kitabı Kur'ân 'dır!.

Ey Ashabım!

Nefsinize zulmetmeyin... Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

Ey İnsanlar!

Allah, herkese düşen miras hakkını Kur'ân 'da bildirmiştir.
Mirasçılar için ayrıca vasiyetname yapmaya hâcet yoktur.

Ey İnsanlar!

Her câni kendi suçunundan kendisi sorumludur.
Hiçbir câninin işlediği suçun cezasını evlâdı çekmez.
Hiç bir evlâdın suçundan da babası sorumlu tutulamaz.

Ey İnsanlar!

Mutemâdiyen dönmekte olan zaman,
Allah'ın gökleri, yerleri yarattığı günki vaziyete dönmüştür..
Bir yıl, ay ölçüsüyle 12 aydır.Bunlardan dördü, haram aylardır.
Bunlardan üçü, arka arkaya Zilka'de, Zilhicce, Muharrem'dir.
Dördüncüsü Receb'tir, ki Cümade-l âhire ile Şaban arasındadır.
Bu sene haram aylar eskilerine geldi.
Hac mevsimi yine Zilhicce'nin onuncu gününe rastladı.

Ey İnsanlar!

Allah'a kulluk edin.
Beş vakit namazınızı kılın. Ramazan orucunu tutun.
Emirlerime itaat edin. O takdirde Rabbinizin Cennetine girersiniz.

Ey İnsanlar!

Aşırı gitmekten sakınınız.
Sizden öncekilerin mahvolmalarının sebebi, dinde ifratta olmaları idi.
Hac usûllerini benden öğrenin.
Muhakkak olarak bilmiyorum, belki bu seneden sonra bir daha haccedemem.
Bu nasihatlarımı burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin.
Olabilir ki, kendisine bildirilenler, burada bulunanlardan daha iyi anlayarak bunları korumuş olurlar.

Ey insanlar!

Yarın beni sizden soracaklar..Ne dersiniz?
Risâletimi tebliğ ettim mi? Görevimi yaptım mı?
(Ashab bu soruya hep bir ağızdan


"EVET!..Yemin ederiz ki tebliğ ettin.Bize nasihat ve tebligatta bulundun.Böylece şehâdet ederiz." der.

Vâdi artık bu sözlerle çalkanmaktadır.
Allah Rasûlü parmağını havaya kaldırarak, üç kez;

"Şâhid ol Ya Rabbi!"

"Şâhid ol Ya Rabbi!"

"Şâhid ol Ya Rabbi!"


HZ. MUHAMMED MUSTAFA (S.A.V.)

Yorumlar

Depremde nerede durmalı?

Adım Doug Copp.

Dünyanın en tecrübeli kurtarma birimi Amerikan Uluslar arası Kurtarma Ekibi' nin kurtarma şefi ve afet olayları müdürüyüm. Bu makaledeki bilgiler bir deprem anında hayat kurtaracaktır. Devamı için

Fıkralar

Kediler İçin Kara Bir Gün

1300'lerde Avrupa 'Kara Ölüm' olarak bilinen veba salgını ilk olarak 1300'lerde Çin'de ortaya çıktı.

Kurbanların şikâyetleri ağrılar, ateş ve bulantıyla başlıyordu. İnsanların dirseklerinde ve kasıklarında mor kabarıklıklar oluşuyor ve kısa sürede yumurta büyüklüğüne ulaşıp sertleşiyordu. Bu yumurtalar patladığında içinden pis kokulu siyah bir madde fışkırıyordu ancak bu rahatlama kurban için çok geç

oluyordu. Çünkü hasta beş gün içinde ölüyordu.

Bunun bilinen bir tedavisi yoktu ve alınan hiçbir önlem işe yaramıyordu. Seksen yıl içinde hastalık Çin nüfusunu üçte bir oranında azaltmıştı. İyi işleyen ticaret yolları aracılığıyla da salgın batıya doğru, Hindistan ve Ortadoğu'ya ilerliyor, her gün binlerce insanın ölümüne neden oluyordu. Hastalığa neyin sebep olduğu bulunamıyordu. 1347'de bozkır savaşçıları bir Ceneviz şehrini kuşatıp mancınıkla hastalıktan ölmüş cesetleri şehre fırlattılar.

Böylece şehrin çoğunluğu hastalığa yakalandı. Bu cesetler toplanıp yakıldı ve ardından da gömüldü ancak hastalığın yayılması engellenemedi. Şehir mahvolduğu için Cenevizliler Sicilya'ya geri döndü ve hastalığı orada da yaydılar. Hastalık, yeni ve kendisiyle ilgili hiç bilgisi olmayan bir nüfusa yayılacaktı. Sicilya üzerinden Avrupa ve Kuzey Amerika da hastalıkla tanıştı ve milyonlarca insan öldü.

Bu salgına hastanın derisinin son aşamalarda koyu mor bir renge dönmesinden dolayı "Kara Ölüm" adı verildi. Derinin bu renge dönüşmesi, soluma sorunları yüzünden kanda oksijenin azalmasından kaynaklanıyordu. Hastalık bir kere bedene girdikten sonra o günün hiçbir tıp tekniği tedavi edemiyordu. Kara ölüm şehirlerin tümünü darmadağın ederken Avrupa uygarlığının da paniğe kapılmasına yol açtı Doktorlar salgını durdurmanın yollarını aradılar. Hastalar evlerinde karantina altına alındılar ancak hastalık yine de bir orman yangını hızıyla yayıldı. Birçok insan kara ölümün, Tanrının onlara günahkar yaşamları yüzünden gönderdiği bir ceza olduğuna inandı. Tanrının öfkesini yatıştırmak için insanlar günah keçileri aramaya koyuldu.

Bazı dindarlar Tanrının öfkesini kendi üzerlerine çekip insanları kurtarmak için kendilerini kırbaçladı. Özellikle Brüksel ve Strasburg'da bazıları olanları Musevilerin varlığına bağladı.

Bu panik döneminde binlerce insan öldü. Salgının cadılar yüzünden ortaya çıktığı da söylendi. Zararsız erkek ve kadınlar evlerinden alınıp hastalığın yayılmasını önleme amacıyla yakıldı. Kedilerin ise parlayan gözleri ve geceleri dışarıda çok dolaşmaları yüzünden bu "cadıların" büyülü hayvanları olduğu düşünülüyordu. Binlerce kedi katledildi.

Aslında Avrupalılar kedileri öldürerek salgına karşı en birinci savunma hatlarını kaybetmiş oluyorlardı. Çünkü veba salgını, öteki adıyla Yersinia Pesüs yaygın bir fare biti tarafından taşınıyordu. Ortaçağda her yer fare doluydu.

Kanalizasyon ilkeldi. Caddeler insan dışkısı, çöp ve ölü hayvan artıklarıyla doluydu. Kara veba, hastalığı taşıyan bitlerin fareler yoluyla yayılması sonucu artmıştı.

Cenevizlileri Avrupa'ya geri getiren gemide insanlarla birlikte karaya çıkan fareler hastalığı taşımışlardı. Limanda yaşayan bir sürü kedi öldürülmemiş olsaydı fareleri yiyeceklerdi ve hastalık yayılmayacaktı. Ancak bu kemirgenler kontrolsüz kaldı ve getirdikleri hastalığı korumasız binlerce eve yaydı.

14. yüzyılda salgın hastalık Avrupa'da beş kez daha baş gösterdi. Salgın sona erdiğinde nüfusun üçte birinden fazlası ölmüştü. Kediler öldürülmemiş olsaydı ölüm oranı çok daha az olurdu.


Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'ye adnan menderes zamanında "marshall yardımı" ile el attık

Rumeli hisarının yapılışı

Hüseyin Nihâl Atsız'ın Topal Asker şiirini yazmasına sebep olan hadise:

Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebrehe ve askerlerinin başına gelenler

"ERKEKLER GİBİ SAVAŞAMADIN, BARİ OTURUP KADINLAR GİBİ AĞLA"