Cevat
paşa ve kutsal mayınlar
Çanakkale
Savaşları,ciltler dolusu kitaplarda,bolca anlatılmış ,ama ben
dilimin döndüğü kadar ,o savaş içinde yaşanmış ve halkımız
arasında dilden dile dolaşan menkıbeleri , imkansız gerçekleri
bir ışık kümesi halinde yansıtmaya çalışacağım.
25
Şubat 1915 .Düşman donanmaları üçüncü kez istihkamlarımıza
saldırmış;Seddülbahir, Kumkale, Orhaniye ile Ertuğrul Tabyaları
düşmanın ateşi karşısında cehennemi bir hal almıştı.Savaş
adeta bir tufanı andırıyordu.
Zırhlılar
topları kısa menzilli Seddülbahir ve Kumkale Bataryaları'nın
ateş alanları içine girince, erlerimiz tekbirler getirerek top
başına koştular,ama ne yazık ki çok eski bir teknoloji ürünü
olan bu alman yapımı toplar dumanın kalkmasını bekleyip düşmanın
gözle görülür duruma gelmesini bekleyinceye tek düşman kat kat
fazla top mermisini onların üzerine yağdırıyor,askerimizi
bunaltıyor ve ateş tufanı içinde bırakıyordu.
İstihkamlarımızdaki
demode toplar, top çemberlerinin bozulması, namlulara ,mataforalara
,top raylarına isabet eden düşman mermileri ile işleyemez bir
hale gelmiş ve bu istihkamlar elden çıkmıştı.
Müstahkem
Mevki topçu Kumandanı albay Talat ,Cevat Paşa'ya ;bu acıklı
halimizi rapor ederken :"Bataryaları terk ediyoruz komutanım."
diyordu.
Müstahkem
Mevki Komutanı Cevat Paşa ,o gece geç vakit yatağa girdi.Çok
yorgun ve huzursuz idi.Hemen dalıverdi.Rüyasında Allah tarafından buyruldu ki :"ey Cevat ,sen Müslüman Türk topraklarının kumandanısın. Bu topraklar üzerinde yaşayan sizler,benim kelamıma
hürmet ve tazim edersiniz.Size müjdeler olsun ki;yakında zafere
müyesser olacaksınız.Deniz üzerine bak."Dönüp denize baktı
denizin üstü,yoğun bir nurla kaplı idi.O nurlu dalgalar arasında
çiçeklerle bezenmiş ,(Kef ve Vav) harflerini gördü,hemen uyandı.
Cevat
Paşa ,bu rüyasını etrafındakilere açıkladı,ama ne çare
ki,kimse tabir edemiyordu.
Düşmanın
kıyaslanmayacak derecede çok üstün sayıda ve taretler içinde
korunmuş çabuk ateşli ve büyük çaplı toplarının acımasız
saldırısı karşısında ;Seddülbahir,Ertuğrul,Kumkale ve
Orhaniye istihkam ve bataryaları artık susmuş,moloz ve toprak
yığını haline geldiğinden savaş dışı kalmıştı.
Bu
düşen istihkamlarımızın yerine;Tenger,Soğanlıdere ve Baykuş
Bataryalarını takviye ettirmek üzere teftişe çıkan Cevat
Paşa,dönüşte Kilitbahir'den istimpota binerken;sevgili kızı
Bedile Hanım'ı hatırladı.
Bedile
Hanım ,yedi yıl evvel veremden ölmüş,Cahidi Sultan ,Hazretleri
ile sonsuz uykularını yanyana uyuyorlardı.
Çabuk
adımlarla yukarıya çıktı.Zaman zaman yukarıya çıktı .Zaman
zaman Oruç tutup,daima abdestli gezen Cevdet Paşa,Bedile mezar
taşının başındaydı.buğulu gözlerle duasını okurken,belki
kaç defa okuduğu kitabe gözüne ilişti.
"Bedile
Hanım Sallara_i Mahvu tubâ etti.
Henüz bir Gonca ümid idi
onaltı yaşında,
Esvabbade ecel soldurdu emri nabagah
etti.
Bedile'me Nur viren ananın nazında
Verem kuydu mu
bucağında
Seni makber nâpah etti."
Tam
ayağa kalkacağı sırada ,rüyasında aşinası olduğu sesi
burada da işitti.,gayp hazinesinin kapısı burada da aralanmış :
"Ey
Cevdet depolardaki 26 Mayını denize döşe. Türk'e Türk'ten başka
dost yoktur."
Bu
hâl karşısında büyük bir heyecan korku ve şaşkınlığa
kapıldı,Fakat kendini çabuk toparladı.dönüp arkasında baktığı
zaman ortalıkta kimsecikler yoktu.
Sırlar
aleminden bir ifşaat mıydı.?..kapıdan dışarıya ayak atmıştı
ki :karşısına pir yüzlü bir ihtiyar dikildi!..
Eşi
ve benzeri olmayan o nur yüze kim bakabilirdi ki Paşa da
olsun.gözleri kararıp kendinden geçmek üzereydi ki o pir yüzlü
zat ,Paşanın kolundan tuttu,yüzüne baktı.:"bir derdiniz mi
var?" dedi.
Paşa
gördüğü rüyayı ve başından geçenleri bir bir anlattı.
Pir
yüzlü zat düşünmeye vardı ve sonra rüyayı şöyle
yorumladı:
"Kafirler
hiçbir zaman bu topraklara hakim olmayacaklardır.Deniz üzerinde ki
nur zaferin nişanesidir.Bu nişaneyi hazırlayan (Kef) ve (Vav)
harfleridir. Ebced hesabında gördüğün ve tarif ettiğin (Kef)
harfi 20,(vav) ise 6 rakamını bildirir.Bu iki sayıyı topladığımız
zaman ,26 rakamı ortaya çıkar.Bu 26 mayını hemen denize döşe
ki zaferinize sebep olsun" der ve oradan uzaklaşır.
Paşa,
aşağıya inerken ; Koca şair Hayali'den bir mısra hatırlar:
O
mahiler ki,derya içredir,deryayı bilmezler"
Hele ,işin
sırrına dudak değdirebilmişti. Fazla durak tutmadı,doğru
konağına geldi.O akşam bir bardak şerbet ile iftar etti.
Her
yiğit kişi gibi o da olayı hanımına açıkladı.
Hanımı:"Mayın
grubu kumandanından meseleyi öğren,depolarda kaç mayınımız
var? " dedi.
Mayın
grubu kumandanı Nazmi Bey,Cevat Paşa 'ya :"Elimizde 26
mayın bulunmaktadır.bu mayınlar da ,bir Türk ustası tarafından
yapılmıştır.Alman teknisyenleri istemediklerinden dolayı ,halen
depoda bulunmaktadır.Şimdiki durumda Boğaz'a döşenmiş 377 alman
yapısı mayın bulunmaktadır." dedi.
Cevat
Paşa bu açıklamadan son derece memnun ve müyesser oldu.
Her
gün uçaklarımızın yapmış oldukları keşif uçuşları
raporlarını gecenin ilerlemiş saatinde inceledi.Raporları
genelde iç açıcı bulmadı.
6
Mart 1915 günü Cevat Paşa Nusret Mayın Gemisi Komutanı Yüzbaşı
Hakkı Bey'le Nazmi Bye2i makamına çağırdı.Onlardan 7/8
Mart gecesi depolarda mevcut olan 26 mayının Anadolu Yakasında ki
Kumbağı burnu ile Rumeli yakasında Soğanlıdere Karanfil Burnu
arasında kalan bölgeye 13 erli iki sıra halinde döşenecek
şekilde bir planın yapılmasını istedi.
7/8
Mart 1915 gecesi herşey hazırlanmış ,fedakar askerimiz akşam
yemeğini yemiş ,Çimenlik Kalesi'nde ki Fatih Camii'nde yatsı
namazını toplu halde kılmışlardı.
Nusret
Mayın gemisi ,tarihi görevi yapmaya hazırdı.
Zifiri
karanlık bir havada,gemi,ağır yolla deniz üzerinde yol alırken
,yüzbaşı Hakkı zaman zaman denizin derinliklerini iskandil
ettiriyordu.Gemi çizilen rotayı takiple istenilen noktaya gelince
;Anadolu yakasından Rumeli yakasına iki sıra halinde halis muhlis
26 Türk mayını tekbir ile denize indirilmiş ve Allah'ın yüce
emanetine bırakılmıştı.Daha evvelce ,Boğaz'a döşenmiş olan
377 Alman mayınının arasından hiç bir zayiata uğramadan
Marmara'ya geçen İngiliz ve Fransız denizaltları,Yeşilköy
sahillerine kadar gelebilmiş ve bu arada ,Marmara Deniz'inde,bir çok
Türk gemisini de batırmıştı.
Biz
bu konuda kısa açıklamayı yaptıktan sonra ,Boğaz'a döşenmiş
mayınların ne dereceye kadar sağlıklı bir silah olduğunu
belirtmiş olduk.
Düşmanın
1914 de başlattığı savaş Boğaz'a sanki cehennemi
taşıdı.Gemilerin saldırılarının tarihleri birbirini kovalamış
,geceler gündüzü ,gündüzler akşamlara dönmüş,Ama düşman
saldırısından bir türlü vazgeçmemişti.
18
Mart 1915
Gün
henüz ağarmamıştı. Boğaz'ın çevresinde bulunan istihkamlarda
sessizlik hüküm sürüyordu.Bu arada Anadolu Hamidiye tabyasından
ilahi bir ses duyuldu.Yozgatlı Hafız Salih;başını hafifçe
yukarıya kaldırmış ,elini yanağına dayamış,bir duyanın
bir daha asla unutamayacağı tatlı bir sesle ezanı saba makamında
okuyordu:
"Allahü
ekber,Allahü ekber!"
Tabyadakiler
daldığı derin sessizlikten uyandı.Yavaş yavaş kapılar
açıldı.temiz ,sakin,vakur yüzlü erler,ezanı,getirdikleri
kelime_i şahadetle tamamlamışlardı.
İşte
burada ,o okunan ezanla İlahi sesin getirdiği İlham Mehmet Akif'in
o temiz ruhu ile hemdem oluyordu.
"Ruhumun
senden İlahi şudur ancak emeli,
Değmesin ma'bedimin göğsüne
na_mahrem eli,
Bu ezanlar_ki şehadetleri dinin temeli"
Bugün
hava açık ,parlak bir ilkbahar,gökyüzü bulutsuz,hatta,hatta
biraz da sıcak denecek derecede uygun durumda idi.
Denilebilir
ki güneş bile bugün,Dünya Tarihi'nde en büyük bir zafer'i
kazanacağını müjdeleyen bir yüzle doğmuştu.
Bu
büyük deniz saldırısı günü ,sabahın erken saatinde ,bir keşif
uçağımız düşman donanmasının durumunu anlamak üzere
havalanarak Boğaz'dan dışarı çıktı.
Bozcaada
dolaylarında bulunan Fransız zırhlılarının pruva hattı
üzerinde ,İngiliz zırhlılarının peşi sıra gelmeye
başladıklarını gördü.Uçağımız keşfini güzelce yaptıktan
sonra ,Çanakkale'ye dönerek düşmanın gelmekte olduğunu haberini
komutanlığa bildirdi.Komutanlık bu haberi bütün bataryalara
yayarak harbe hazır bulunmalarını emretti.
Bugün
savaş vardı.Askerler sevinçteydi,abdest alıyorlar,töğbe
istiğfar ediyorlar ,hellallaşıp kucaklaşıyorlardı.Her biri bu
savaşın ya gazileri ,ya şehitleri olacaklardı.
Saat
10.30 da önde Triumi zırhlısı ,ondan sonra da Agamemnon ,Lord
Nelson ,Kuin Elizabeth Enfleksibl,Prens Jorj zırhlıları,bunları
takip eden 5 torpido muhibi pruva hattı üzerinde Boğaz'ın içine
doğru ilerlemeğe başlamışlardı.
18
Marttan önce ,düşman donanması her Boğaz'a girdikçe yaptıkları
gibi bu seferde yine , düşmüş olmalarına rağmen Medhal
istihkamlarımıza 5-10 mermi savurdular.Savaş artık başlamıştı.
İlk
savaşı açan Triumi oldu.Anadolu obüs bataryalarını ve
Dardanos'u ateş altına aldı.Prens Jorj Tenger bataryaları ve
Mesudiye 'yi Lord Nelson,Ağamemnon ve Enfleksibi Namazgah ve Rumeli
Mecidiyesi 'ni Kuin Elizabeth Anadolu Hamdiyesi ile Çimenlik'i ateşe
tuttular.Bu ateşe karşılık hiçbir bataryamız karşı
koymamıştı.
Fransız
zırhlılarından Şarlman ,sufren,Buve ve Goluva;anadolu kıyısını
kovalayarak İngiliz zırhlılarını takviye ettiler.
Artık
savaş gittikçe savaş kızışıyor,harp alanları ateşten bir
tufan haline dönüşüyordu.
Bataryalarımız
ateşe başlamıştı.Fakat ,düşman zırhlılarını delik deşik
edecek ,onları batıracak güçlü mermilerimiz yoktu.
Saat
12.20 e doğru Fransız zırhlısı Buve toplarımızın isabetli
atışları sonucu bir yara almıştı. Buve korkunç ateşini
kesmiş,kendisini kurtarmak ,boğazdan dışarıya kaçmak üzere
geri dönüşü yaparken 7 Mart gecesi döşenen kutsal Türk
Mayınlarının birine çarptı.Birkaç saniye içinde bütün
gövdesi denize yattı ve önce baş taraf,sonra da gövdesi kaybolup
gitti.
Bu
kargaşa içinde Sufren ve Şarlman zırhlıları da kutsal
mayınların içinde perişan idiler. Goluva da kutsal mayına
çarpmış,başı aşağıda Tavşan Adası'na kadar gide bildikten sonra kendini karaya oturtmuştu.
Artık
birbiri ardınca fevkalade durumlara şahit oluyoruz.Gemiler kelebek
gibi daima kutsal mayınlara koşuyor,ardından korkunç akıbetlerine
uğruyorlardı.Kutsal mayınlar görevlerini Allah'ın hikmeti ile
gerçekleştiriyorlardı.
Fransız
gemilerinin perişan hali ,18 Mart zaferinin bir başlangıcı ve
harp tarihimizin bir dönüm noktası oldu.
Saat
14.00 Fransız gemilerinin yerine İngiliz gemileri geçti ve aynı
saate Dardanos bataryası tam bir isabetle savaş dışı kaldı.
Saat
15.00 de İrrezisibtl zırhlısı isabet aldı, müteakiben
Enfleksibl kruvazörü kutsal bir mayın çarparak ağır yaralı bir
halde harp alanından çekildi.
Daha
sonra, İrrezisibtl kutsal mayınla kucaklaştı. Oşin zırhlısı bu
gemiyi kurtarayım derken ;mayına çarptı...Bu arada iki torpido
muhribi de kutsal mayınlarının hışmına uğramıştı.
Gün
batarken İrzisbitl, akyarlar hizasında ,Oşin de Trova
önlerinde Boğaz önlerinde Boğaz sularına gömülüp gittiler.
Boğaz'ın
iki yanı tam bir cehennem olmuştu.Topların bitmez tükenmez
gürlemeleri içinde , tabyalara düşen mermiler,ince bir toz
tabakasını havaya kaldırıyor,rüzgarın tesiriyle Boğaz'a çökmüş
bir bulut gibi uzayıp gidiyordu.
Vakit
ikindiye dönerken, düşman gemilerinin hücum gücü
kırılmış;batanlar batmış,sağ kalanlar geriye çekiliyordu.
Savaş
sonrası ,hiç bir batarya kumandanı ,4-5 adet mayın tarama gemisi
dışında "Şu gemiyi ben batırdım." diyememiş ve daima
kutsal mayınlardan söz açılmıştı.
Savaşı
idare eden ,Cevat Paşa 'nın keramet ehli gibi,deniz'de 377 mayın
dururken,bir avuççuk 26 mayını genel taarruzdan evvel Boğaz'ın
sularına döşemesi ,büyük bir keramet değil midir?
Her
oluşun bir sebebi bulunduğu gerçektir.Yeryüzünde sebepsiz hiç
bir oluş yoktur.Dünya ne kadar maddi yöne kayarsa kaysın ,biz
yine de manevi bir atmosferin varlığına muhtacız.Doğrusu da bu
değil midir?
Cevat
Paşa 'nın velayetteki yüceliği ,kerametteki kemalini anlamak ve
ondan hükümler çıkarmak bilgin kişilerin karıdır.bize,burada
fazla kelamdan ziyade ,susmak düşer.
Kim
ne derse desin ,bu savaşı,nasıl anlatırsa anlatsınlar,öyle
desinler;böyle desinler.Halkın ağzına kilit vuramazlar ya!...
İşte
bir mühür gibi Çanakkale'nin bağrına damgalanmış olan ve
halkın muhayyilesinde böyle yer eden Cevat Paşa ,Çanakkalelilerin
gönlünde taht kurmuş ,onun unutulmazlar arasında kalmasını
sağlamak ve yeni nesillere adını öğretmek için,bir mahalleye
adı verilmiştir.
"Allah
vatanı ve dini uğruna himmet gösterenleri armağansız bırakmaz!"
Bu
anlatılanlar günümüzde herhalde Irak'ta koca ülkeyi 20 günde
ABD kuvvetlerine teslim edenlere bir şeyler anlatır!...
ÇANAKKALE
SAVAŞLARI VE MENKIBELER Mehmet İhsan Gençcan 1994
Yorumlar
Yorum Gönder