Kür Şad İhtilali



Kür Şad İhtilali


Türk tarihinin karakteristik ve mühim hadiselerinden biridir.
Prens Kür Şad, Göktürk Hanedanından 10.büyük Türk İmparatoru Çuluk Kağan'ın küçük oğludur.Çuluk Kağan 2 yıllık bir saltanattan sonra bir Çin Prensesi olan zevcesi İçing Hatun tarafından zehirlenerek 621 de öldürüldü.Yerine kardeşi,yani Prens Kür Şad'ın amcası Kara Kağan geçti.Türk geleneğine göre,Kara Kağan,dul yengesi,Yani Kür Şad'ın üvey anası ile evlendi.Zaten kararsız bir kişi olan yeni kağan Çinli zevcesinin entrikaları ile tamamen yanlış hareketlerde bulundu.Üst üste gelen soğuk ve kıtlık yıllarında Türk İllerinde büyük tahribat yaptı.630 yılında bu vaziyetten yaralanan Çin ordusu Türk ordusunu bozdu.Kara Kağan ile 100.000 Türk ,Çinlilere esir düştü.Çinliler in elinde  4 yıl esir yaşayan Kara Kağan 634 yılında kederinden öldü.
Kara Kağan'ın yerine Çinliler,Göktürk Prenslerinden Sirba Kağan'ı Türk İmparatoru ilan etti.Fakat bu kukla hükümdar,Çin'e tabi olmayı kabul ettiği için,bin yıldan beri İstiklal içinde yaşayan Türkler,Sirpa Kağan'ı tanımadılar.Çinlileri kovmak ve ellerindeki esirleri kurtarmak için gizliden gizliye çalışmalara başladılar.40 kişilik bir ihtilal komitesi teşekkül etti.bu komite Prens Kür Şad'ı başkan seçti Ancak ihtilal başarıya ulaşırsa,Kür Şad İmparator olmayacaktı ve siyasetten çekilecekti.Çünkü ihtilalin tamamen milli mahiyette olduğundan kimse şüphe etmemeliydi.Kür Şad 'ın imparator olmak gayesiyle başa geçtiği söylenmemeliydi.Bu fikirde olan Türk Prensi ,arkadaşlarının kendini Kağan namzedi göstermelerini kabul etmedi.Bunu üzerine, ihtilalden sonra Kür Şad'ın ağabeyinin oğlunun,yani yeğeninin Türk kağanı ilan edilmesi kararlaştırıldı.
Bu sıralarda Çin de 18.İmparatorluk hanedanı olan Tanglar'dan 2.İmparator Li Şihmin 40 yaşında ve 13 yıldan beri tahtta idi.Çin ,50 milyon nüfusu ile cihanın en kalabalık devleti idi.Kuzey Çin'de in boyunduruğund0a yaşayan yüz binlerce Türk ,her an imha edilmek tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyordu.
Türk İhtilal Komitesinin Planı şöyleydi:
İmparator Li Şihmin esir edilecek,Türk illerine kaçırılacak,sonra Çin sarayında esir bulunan Türk asilzadeleri ve Çin boyunduruğundaki Türk toprakları ile değiştirilecektir.İhtilal başarıya ulaşır ulaşmaz da bütün Türkler ayaklanacaklar,rastladıkları Çinli'yi öldürüp bağımsızlık kazanacaklardı.Çin imparatorunun her gece kılık değiştirerek başkenti Çangan'da dolaştığı Türkler tarafından haber alınmıştı.Bir sokak baskını ile imparatorun esir edilmesi oldukça kolay olacaktı.Ancak kararlaştırılan gece ,aksi bir tesadüfle,büyük bir fırtına patlak verdi.İmparator sarayından çıkmadı.Kür Şad,gecikirse ihtilalin duyulup Türklerin kılıçtan geçirilmesinden korktu.Akıl almaz bir cesaretle,imparatorluk sarayını basıp imparatoru ele geçirmeyi kararlaştırdı.Arkadaşlarının çok iyi birer savaşçı olmalarına güveniyordu.
Gerçekten o gece 40 Türk asilzadesi Çin imparatorluk sarayını bastı.Kanlı bir çarpışma oldu.Yüzlerce Çinli muhafız 40 Türk savaşçısının ok ve kılıç darbeleriyle can verdi.Çinli muhafızların yerden mantar biter gibi çoğaldığı ve İmparatorun ele geçirilemeyeceğini anlayan Kür Şad,sarayı terk etmek emrini verdi.İmparatorun ahırına hücum eden 40 Türk seyisleri öldürüp buldukları atları alıp Çin Başkentinden çıkmaya muvaffak oldular.Ancak bütün bir Çin ordusu 40 yiğidin peşine takıldı Vey ırmağı kıyısına gelince duraklayan Türkler bir kaç yüz Çin askerini öldürdükten sonra Göz yaşartan bir kahramanlık içinde öldüler.Kür Şad ve 39 arkadaşı Vey ırmağı kenarında ki sarı topraklar üzerinde kaldılar.
Türkiye tarihi-Yılmaz ÖZTUNA cilt 1

Yorumlar

Depremde nerede durmalı?

Adım Doug Copp.

Dünyanın en tecrübeli kurtarma birimi Amerikan Uluslar arası Kurtarma Ekibi' nin kurtarma şefi ve afet olayları müdürüyüm. Bu makaledeki bilgiler bir deprem anında hayat kurtaracaktır. Devamı için

Fıkralar

Kediler İçin Kara Bir Gün

1300'lerde Avrupa 'Kara Ölüm' olarak bilinen veba salgını ilk olarak 1300'lerde Çin'de ortaya çıktı.

Kurbanların şikâyetleri ağrılar, ateş ve bulantıyla başlıyordu. İnsanların dirseklerinde ve kasıklarında mor kabarıklıklar oluşuyor ve kısa sürede yumurta büyüklüğüne ulaşıp sertleşiyordu. Bu yumurtalar patladığında içinden pis kokulu siyah bir madde fışkırıyordu ancak bu rahatlama kurban için çok geç

oluyordu. Çünkü hasta beş gün içinde ölüyordu.

Bunun bilinen bir tedavisi yoktu ve alınan hiçbir önlem işe yaramıyordu. Seksen yıl içinde hastalık Çin nüfusunu üçte bir oranında azaltmıştı. İyi işleyen ticaret yolları aracılığıyla da salgın batıya doğru, Hindistan ve Ortadoğu'ya ilerliyor, her gün binlerce insanın ölümüne neden oluyordu. Hastalığa neyin sebep olduğu bulunamıyordu. 1347'de bozkır savaşçıları bir Ceneviz şehrini kuşatıp mancınıkla hastalıktan ölmüş cesetleri şehre fırlattılar.

Böylece şehrin çoğunluğu hastalığa yakalandı. Bu cesetler toplanıp yakıldı ve ardından da gömüldü ancak hastalığın yayılması engellenemedi. Şehir mahvolduğu için Cenevizliler Sicilya'ya geri döndü ve hastalığı orada da yaydılar. Hastalık, yeni ve kendisiyle ilgili hiç bilgisi olmayan bir nüfusa yayılacaktı. Sicilya üzerinden Avrupa ve Kuzey Amerika da hastalıkla tanıştı ve milyonlarca insan öldü.

Bu salgına hastanın derisinin son aşamalarda koyu mor bir renge dönmesinden dolayı "Kara Ölüm" adı verildi. Derinin bu renge dönüşmesi, soluma sorunları yüzünden kanda oksijenin azalmasından kaynaklanıyordu. Hastalık bir kere bedene girdikten sonra o günün hiçbir tıp tekniği tedavi edemiyordu. Kara ölüm şehirlerin tümünü darmadağın ederken Avrupa uygarlığının da paniğe kapılmasına yol açtı Doktorlar salgını durdurmanın yollarını aradılar. Hastalar evlerinde karantina altına alındılar ancak hastalık yine de bir orman yangını hızıyla yayıldı. Birçok insan kara ölümün, Tanrının onlara günahkar yaşamları yüzünden gönderdiği bir ceza olduğuna inandı. Tanrının öfkesini yatıştırmak için insanlar günah keçileri aramaya koyuldu.

Bazı dindarlar Tanrının öfkesini kendi üzerlerine çekip insanları kurtarmak için kendilerini kırbaçladı. Özellikle Brüksel ve Strasburg'da bazıları olanları Musevilerin varlığına bağladı.

Bu panik döneminde binlerce insan öldü. Salgının cadılar yüzünden ortaya çıktığı da söylendi. Zararsız erkek ve kadınlar evlerinden alınıp hastalığın yayılmasını önleme amacıyla yakıldı. Kedilerin ise parlayan gözleri ve geceleri dışarıda çok dolaşmaları yüzünden bu "cadıların" büyülü hayvanları olduğu düşünülüyordu. Binlerce kedi katledildi.

Aslında Avrupalılar kedileri öldürerek salgına karşı en birinci savunma hatlarını kaybetmiş oluyorlardı. Çünkü veba salgını, öteki adıyla Yersinia Pesüs yaygın bir fare biti tarafından taşınıyordu. Ortaçağda her yer fare doluydu.

Kanalizasyon ilkeldi. Caddeler insan dışkısı, çöp ve ölü hayvan artıklarıyla doluydu. Kara veba, hastalığı taşıyan bitlerin fareler yoluyla yayılması sonucu artmıştı.

Cenevizlileri Avrupa'ya geri getiren gemide insanlarla birlikte karaya çıkan fareler hastalığı taşımışlardı. Limanda yaşayan bir sürü kedi öldürülmemiş olsaydı fareleri yiyeceklerdi ve hastalık yayılmayacaktı. Ancak bu kemirgenler kontrolsüz kaldı ve getirdikleri hastalığı korumasız binlerce eve yaydı.

14. yüzyılda salgın hastalık Avrupa'da beş kez daha baş gösterdi. Salgın sona erdiğinde nüfusun üçte birinden fazlası ölmüştü. Kediler öldürülmemiş olsaydı ölüm oranı çok daha az olurdu.


Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'ye adnan menderes zamanında "marshall yardımı" ile el attık

Osmanlı Arşiv belgeleri

Rumeli hisarının yapılışı

Son padişah Vahdettin hain miydi

Hüseyin Nihâl Atsız'ın Topal Asker şiirini yazmasına sebep olan hadise: